3 Mart 2014 Pazartesi

RUHUNUZ YOLDAŞINIZ OLSUN!

     Afrika'nın balta ve ağaç kesme motorları girmemiş bölgelerinde kayıp bir şehrin izini kovalayan arkeologlar kendilerine yardımcı olmaları için yerlilerle anlaşırlar. Bir gün karşılarına bir şehre dair bir iz çıkar ve aceleyle kamp yaptıkları yerden fırlarlar. Eşyaları taşıyan yerliler ise anlamsız bir biçimde yerlerinde beklemektedirler.
    Geri dönen arkeologlar yerlilere aceleleri olduğunu, çabuk hareket etmeleri gerektiğini söylerler. Yerliler cevap vermez ve sessizce beklemektedirler. Arkeologlar telaş içinde kalmışken niçin beklediklerini sorarlar. Yerlilerden biri cevap verir:
" Ruhlarımız geride kaldı."
    Yaşamın sonu gelmeyen telaşı içinde bedenlerimiz oradan oraya sürüklenirken, ruhumuzu nerede bıraktığımız aklımıza geliyor mu hiç?
    Belki sabahın erken saatlerinde okuduğumuz bir dizede, belki kokladığımız yeni açmış bir çiçekte, belki de yoldan geçerken bakışları bakışlarımızla çarpışan bir sokak çocuğunda...
    Oracıkta ödünç bırakıyoruz ruhumuzu ve ardından teslim oluyoruz renksiz, ıssız bir kalabalığa... işi bitirme, daha fazla parayı cebe indirme derdiyle bu kez ne bir çiçeğe kayıyor gözlerimiz, nede avuç açan bir sokak çocuğuna...
    Belkide hikayedeki yerlilerin bilgeliğiyle, ruhumuz olmadan tek bir adım bile atmamak, ona varmak için geri yürümeyi göze almak gerek.
    Varsın hızla yanımızdan geçsin insanlar; kazanacakları, geride bıraktıkları ruhlarından değerli olmayacaktır, buna emin olun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder